top of page
Search

Updated: Apr 24, 2022


Aydan Aksakal, 2022, (6)

sondan başlayalım, içinden çıkacağınız bir benliğiniz yoksa nerede olduğunuzun bir önemi yoktur.


sokrates ağzından çıkardığı sözleri kulağıyla işitmesini bilen biri olduğu için köpekler üzerine yemin ederdi.[1]sokrates’in yolundan gidenlerin bazıları köpeklere benzemekten çekinmezdi, kendilerine köpek anlamına gelen kyondan türeyen bir ad takmalarının altında yatan neden buydu. platon köpekleri severdi, köpeklerin bazı yetilerinin ne kadar üstün olduğunu anlatmak için onların iyiyi ve kötüyü nasıl keskin bir biçimde ayırt edebildiğini yazmıştı. platon ruhları severdi, ruhun bazı yetilerinin ne kadar üstün olduğunu anlatmak için onların bedene hapsolduğunu yazmıştı. platon’un iyi ve kötüyü ayırt eden köpeklerin bedenine hapsolmuş bir filozofu veya filozofun bedeninde kalan köpeksi yanı sevdiğine dair sözcüklerini devlet [πολιτεία] metninde bulmak bu yüzden kolaydır. peki, filozof ne yapacak bu bedenin içinde? içinde mi kalacak, çıkacak mı, çıkacaksa nereye çıkacak?


kimileri içinde olduğu bedenden memnun. dışarı çıkmakla ilgili hiçbir arzusu yok. nasıl geldiyse öyle gidecek. bu durumda içerde kalmakla ilgili de hiçbir arzusu yok. dışa ve içe yönelik arzunun eksik oluşu, bu insanda bir fazla oluşu da hissettirmediğinden, ortada düşünecek hiçbir durum kalmıyor. arzu eksik, dış-iç yok, tertemiz bir bütünlük hakim ama bu hakimiyet bütünüyle saçılmış olan başka şeylerin saçma tümlüğünden ibarettir.


kimileri çıkıp gitmek istediği bedeninin farkında. ancak bu beden onun benliği gibi görünmediğinden, aslında neyin farkında olduğunun farkında değil. bedeninden benliğine dair olanları unutarak kurtulmak istediği için, bedeninin dışına çıktığında arkasında neyin kalacağının farkında değil. üstelik çıkıp gittiğinde, çıkarmış olduğu şeyin benlikten uzakta kaldığını fark ederse geriye dönüp içine girilebilecek bir şey kalmayacağının da farkında değil. böyleleri sadece çıkıp gitmek ister de hiçbir zaman çıkamayacağını bilmez. çünkü böyleleri benliklerini aynada görmeyi hiç becerememiştir.


kimileri ise köpeğin bedenine hapsolduğunu düşünmez, içinde bir filozof olduğunu bilmez. bazı düşünmelerden ve bazı bilmelerden münezzeh olmak iyidir. böyleleri yanıbaşlarında serbestçe dolanan uslu bir köpekle deniz kenarındaki herhangi bir günbatımında içinde hiçbir sıkıntı ve dışında hiçbir kusur olmadan yürüyüşe çıkabilir. düşünmediği şeylerin ağırlığını taşımadığından, düşündüğü şeylerin ağırlığı ona yük olarak görünmez. uçuşan düşüncelerinin arasında hatalı bir akıl yürütmeyle karşılaştığında gülümsemesini bilir: platon filozoftur, platon köpekleri sever, o halde filozoflar köpekleri sever ve bu yüzden onlar yürüyüşlerini köpeklerle yapar ki, bedenlerini benlikleriyle beraber dolaştırabilsinler. onun açısından mantık, bu kadar hafif bir malzemedir. “dile getirilen zaten dışarıda-olandır”.[2] ancak, bu her ne ise, dile getirilmediği için içeride büyüyen bir varolana dönüşme tehlikesini veya dile getirildiği için –buzdolabına konulmadığı takdirde– bozulma tehlikesini de kendisinde taşır ki bozlaşmış dilden yapılmış bir söğüşü kimse yemez.


başa dönelim, dışına çıkacağınız bir benliğiniz yoksa nerede olduğunuzun bir önemi yoktur. bu yüzden “dış’ın anlamı daima iç’in içinde, dış’ın dışında tutsak olmuştur ve bunun tersi de doğrudur.”[3]


Burak Çakır

_________________

[1] [kim bilir hangi] Philostratus, vita apollonii tyanei, 6.19. [2] Heidegger, varlık ve zaman, çev. K. H. Ökten, 162. [3] Derrida, gramatoloji, çev. İ. Birkan, 54.

 
 
 

Recent Posts

See All

Comentários


bottom of page