top of page
Search


yazı yazmanın her anlamda iz bırakmakla ilgili olduğu açık. önce gelenler iz bırakacak, sonra gelenler geride kalan izleri takip edecek ve yeni izler bırakacak. izin işlevi bu: geriye kalmak ve geleceğe kalmak. peki iz nasıl bırakılacak? izi asıl bırakan, lekenin kendisi. bitki, kan, boya, karbon, mürekkep,… her ne ise. başta, parmaklar önce leke bırakacak sıvıya bulanır sonra yüzey lekelenir yani izlenirdi. sonra lekeyi verecek teknik elle tutulur hâle getirildi. boyalar kalem formuna getirildi, mürekkep kalemin önce ucuna sonra içine girdi. ancak şimdi tekniğin dönüşümü, lekeyi geride bıraktı. lekeyle iz bırakma, biz eskilerin hoş bir hatırasına dönüştü. teknik, yazmak için kullandığımız lekeyle bizim aramıza girdi. parmaklarımıza bir renk sürmeden yazma yeteneği verdi. hiçbir leke olmadan, plastik tuşlar ve ekranlara dürterek yazma yeteneği. bunun bir yetenek olduğu tartışmaya değer. ancak şimdi teknik, yazmanın kendisiyle bizim aramıza girdi. artık yazılmıyor, yazılıma (yani yazılmış olana) buyuruluyor ve yazılması izleniyor. insanlar çok mutlu. iz bırakma nesnelerine gerek kalmadı diye değil, yazma işinin ağırlığıyla mücadele etmeye ve bir metni tamamlamanın hafifliğini hissetmek için saatlerce uğraşmaya gerek kalmadı diye insanlar çok mutlu. yazmayı bilmeyenlere gün doğdu çünkü hâlâ yazıya ihtiyaç var ama artık yazmanın kendisi aradan çıkmış oldu. insanların yazmayı öğrenmeden yazmamayı icat ettiği çağın içinden, hâlâ kağıt ve kalemle yazmakta ısrar eden benim gibi nesli tükenmeye yüz tutmuş ihtiyarlara selam olsun. biz, lekelerle kağıtları kirletmeye devam edeceğiz. (Goethe’den ilhamla) teknik bizim neyimize? not: bu yazılar önce pilot kalem denilen lekeleme aleti aracıyla deftere yazılıyor, sonra dijitale geçiriliyor. çünkü yazı, yazıdaki hataları hoyratça silen bilgisayarda yazılmaz. yazı, bütün izleri silinse de üzeri karalansa da hâlâ yüzeyde kısmen kalan kağıt üzerine, kalemle yazılır.

Burak Çakır

 
 
 

Recent Posts

See All

Comments


bottom of page