top of page
Search


Aydan Aksakal, 23, mov1


(uzaklara baktı ve dedi ki)

-“ne güzel”.

+ne güzel?

-uzakta ve düzenli olanın yakında ve kaotik olması güzel. +olmayan kaosu çağırmak mı güzel olan?

-yoo, o kaos hep orada var, sadece belirli bir mesafeden düzenliymiş gibi görünüyor. normallik hakimmiş gibi duruyor. ama her yere çiçekler hakim aslında. çiçeklerin ve arıların savaşında, gelip geçici “düzen” meraklılarıyız ve “güzel”i, şu arılarla düzende arıyoruz yalnızca.

+normal, güzel değil mi?

-normalin belirgin bir biçimi var, bu onu sıkıcı ve çirkin yapıyor.

+her şeyin belirgin bir biçimi vardır, bu yüzden hiçbir şeyi sadece şekline bakarak yargılamama...

-biçim ve şekil farklı şeyler, bunu biliyorsun. biçim, senin görmek istediğin ancak sen, siz sadece şekil görüyorsunuz. biçim ise farklı.

+sen ise biçimleri seyredebiliyorsun, öyle mi?

-asla öyle bir şey demedim. bu dürbün, uzaktaki düzeni yakına getirip çiçekli bir kaosu izlememe yardımcı oluyor o kadar. bu yüzden ben, biçimleri sadece bu yeni dürbünlerle görmeyi tercih ediyorum.

+o yüzden mi onları gözüne diktirerek bir daha asla normal görmemeyi tercih ettin?

-hâlâ biçimsiz ve çirkin normali görmek istediğimi nereden çıkardın? bu bir zorunluluktu ve ben de zorunlu olduğum şeyi yaptım.

+bir gün elbet pişman olacaksın, şekilci piç.

-bir gün herkes pişman olur ama en azından ben, güzelliklerin karşısında pişman olacağım.

+“kaleydoskop”ta geçen καλός, senin anladığın anlamda “güzel” demek değil. şeylerin adlarıyla kendilerini karıştırıyorsun yine.

-sen de benim için neyin güzel olacağına karışıyorsun. ben güzeli bu dünyada görmek istiyorum ve bunun tek çözümünün bu çiçekleri görmek olduğuna inanıyorum.

+ne yaparsan yap, umrumda değil. normali özleyeceksin. çirkinliği özleyeceksin. arıları özleyeceksin.

(sonunda ne mi oldu? normali ve çirkinliği özledi, arıları da.)


Burak Çakır


 
 
 

Recent Posts

See All

Comments


bottom of page