- demeuredemeure
- May 1, 2022
- 1 min read

bir çizginin hem düz hem eğri olanı temsil ettiği yere gidip bakan, orada çizgiden geriye hiçbir şey kalmadığını görür.
birinin dünyası, kişinin kendinden başlayıp ufuk çizgisine kadar ilerleyen noktaların her birini tek tek anlamlandırmakla o kişiye ait olabilir. birinin dünyası, anlamsız olan ne varsa tek tek bunları göstermekle de o kişiye ait olabilir. şayet biri henüz anlamla ilgili değilse, o kişinin dünyası yoktur. onun tüm hareketleri, başkalarının dünyasına dahil olmaya çalışarak devinir. bu dünyaların dışında kalan tarafsız bölgelerdeki tüm hareketler ise dünyanın kendi ufkuna dahildir. biri gözünü dikip gördüğü en uç çizgileri adımlamadıkça, kuramadığı anlamların hepsiyle kendine, kimseye ait olmayan büyük bir kaos yaratır. patırtının eksik olmadığı pek çok kaosun aksine burada sessiz bir kaos vücuda gelir. bu sessizlik imkanı, yol şeritlerinin bitip orman tümseklerinin başladığı noktadan sonra işitilebilir.
bir çizginin hem olanı hem olmayanı temsil ettiği yere gidip bakan, orada kendi bakışından geriye hiçbir şey kalmadığını da görür ve bu durum, kişinin son umudunu da süpürüp götürür. “dünyanın sonsuzluğuyla insanın sonluluğu arasındaki orantısızlık umutsuzluğun önemli bir nedenidir”[1], ancak umutsuzluk ormanda köklenecek zemin bulamaz. umudun ormanda yeniden yeşerme imkanı gibi, ufuk da sessizce denizin üzerinde yeniden çizilmeyi beklemesini bilir.
Burak Çakır
_______________
[1] Cioran, umutsuzluğun doruklarında, çev. O. Türkay, 40.
Comments