top of page
Search

Aydan Aksakal

bir yer kaç ağaçtan sonra orman olur? Edip Cansever’in “orman” yerine “ağaç sürüsü” ifadesini kullandığını gördüğümde bu anlamsız sorudan kurtuldum. ağaçları yerli yerine oturmuş bir orman yerine, yeryüzünde dilediği gibi dolanan ağaç sürülerinin nasıl görüneceğini hayal ettim. bu kolay değildi. bildiğim tek ağacın kökleri hayallerimde bile yerinden sökülecek gibi durmuyordu. hayal gücüm bir ağacınköklerinden daha güçlü değildi.


bildiğim tek bir ağaç vardı çocukken, o da çam. okulda öğrettiler adını, dikenli dallarını, yaz kış yapraklarını yeşil tutabilme marifetini ve dökülmeden durabilen bir ağaç olmasını. ağaçlara dair bildiğim tek şey bu kadardı. yaşadığım şehirde palmiyeler vardı, okula gidip gelirken kaç tane olduklarını sayardım içimden ama adlarının palmiye olduğundan haberim yoktu. çam olmadıkları belliydi ama ne oldukları belirsizdi. babam öğretmemiş başka ağaçları veya ağaçların adlarını. adları olmadığı için, sayılarla dolduruyordum adlarından geriye kalan boşluklarını.

ben bütün ağaçları şairlerden öğrendim. iyi şair, öncelikle ağacın köklerini söküverir. sadece göstermek için, nazikçe ve nazikçe yerine geri yerleştirir. sonra gövdesini ve dallarını belletir. renklerini gözünüzün önüne, kokusunun burnunuzun dibine getirir. bir ağacın gölgesini, günün her saatinde nasıl olacağını ezbere bilir ve o gölgeyle üzerinizi örtüp serinletebilir sizi. iyi şair, meyvelerin tadını sanki hayatınızda daha önce hiçbir şey yememişsiniz gibi tattırır bütünorganlarınıza, pankreas dahil değil. bu yüzden bir ağaç nedir bilmek isteyen, şairlerin peşinden gitmelidir. ancak unutmamak gerekir ki iyi şair bilmez ağaca tırmanmasını, işte o zaman bir baba eli uzanıp tutmalıdır kollarınızı.

Burak Çakır








 
 
 

Recent Posts

See All

Comentarios


bottom of page